Çocuğunuzun Hisleri Kaygı mı Korku mu?

Çocuğunuzun Hisleri Kaygı mı Korku mu?

Sizin ya da çocuğunuzun hissettiği duygu kaygı mı yoksa korku mu?

TRT Çocuk

TRT Çocuk

Korku, kişinin güvenliğine ve sağlığına tehlike oluşturabilecek bir uyarana karşı verdiği doğal bir tepkidir. Kaygı ise, tamamen düşünce üzerine oluşan bir duygudur.


Korku, kişinin güvenliğine ve sağlığına tehlike oluşturabilecek bir uyarana karşı verdiği doğal bir tepkidir. Bu tepkinin bilişsel, duygusal, fizyolojik, davranışsal ve ilişkisel/bağlamsal boyutları vardır.



Bilişsel tepki, o uyaranın ya da durumun korkutucu ya da tehlikeli olarak algılanmasıdır. Kişinin o anda aklından geçen düşüncedir: “Acaba başıma bir şey mi gelecek” veya “bana ya kötü bir şey olursa” gibi.



Duygusal tepki, kişinin durumu tehlike olarak yorumlaması üzerine tam da o anda hissettiği duygudur: Korku, tedirginlik, endişe, tasa, gerginlik ve huzursuzluk gibi.


Fizyolojik tepki, tehlikeye karşı savaşarak ya da ondan kaçarak onu etkisiz hale getirmek için kişinin otonom sinir sisteminin etkin hale gelmesidir. Kişinin vücudunda hissetmiş olduğu bedensel belirtilerdir: Kalbin küt küt atması, ellerin terlemesi ya da yüze sıcak basması, yanaklarının kızarması, bacakların veya ayakların titremesi gibi.



Davranışsal tepki, tehlike ile savaşmak ya da endişeli bir şekilde bu durumdan kaçmak olarak ortaya çıkan bir hareket veya eylem içeren tepkilerdir. Ancak kişi aşırı tehlike anında kımıldayamaz duruma da gelebilir, yani üçüncü bir tepki olarak donma tepkisini de gösterebilir. Bir başka deyişle, davranışsal tepki kişinin tehlikeli olarak algılamış olduğu durum karşısında ne yaptığıdır.

İlişkisel/bağlamsal tepki, bilişsel tepki ile davranışsal tepkinin bir arada oluşmasına sebep olan durumun ya da uyaranın o anda meydana geldiği zamanı, mekanı ve çevresindekileri ifade etmektedir. Örneğin bir çocuk için okula erken gelip henüz diğer arkadaşları gelmemişken sınıfta tek başına olduğu an kendisini huzursuz hissettiği ve sınıfı tehlikeli bir yer olarak algıladığı bir an olabilir. Fakat aynı çocuk için arkadaşları ve öğretmeni geldikten sonra sınıf kendisini güvende ve rahat hissettiği bir yere dönüşebilir.



Gerçek bir yaşam olayı söz konusu olduğunda bu sayılan tepkilerin hepsi de hayatta kalmak adına işlevseldir. 



Ormanda yürürken bir yılan görüldüğünde ya da deprem anında yaşamını sürdürmek için korku duygusuna ve onunla birlikte gelen tüm bu tepkilere kişinin ihtiyacı vardır. Ancak hayatta kalma mücadelesi yaşanmadığında da kişi, kendisini sanki ormanda yılan gördüğünde algılamış olduğu “ben tehlikedeyim” düşüncesine benzer bir düşünceye kapılıp korku hissedebilmektedir. İşte burada hissedilen korku değil, kaygıdır. 



Kaygı, tamamen düşünce üzerine oluşan bir duygudur; olay henüz olmadan o olay gerçekten yaşanıyormuş gibi düşünüp gözünün önünde canlandırdığında kişinin hissettiği korku halidir. Korku anından farklı olarak kaygı durumunda, beş duyu ile algılanabilecek somut bir olay yani gerçek bir tehlike söz konusu değildir. Kaygı halinde kişi, adeta olay yaşanmış gibi düşünerek beynine yanlış alarm göndermiş olur. Fakat yanlış da olsa bu alarm, beyni “hayati bir tehlike” varmış gibi harekete geçirir ve kişiye yukarıda bahsedilen bütün tepkileri gösterecek hale getirir. Kaygının işlevsel olmamasının ve kaygı bozukluklarının hem çocukların hem de yetişkinlerin hayatında sorun teşkil etmesi bundan kaynaklanır. 



Korku hayatta kalmamız için bize yaşamsal fayda sağlarken kaygı hayatımızda yapmak istediklerimiz konusunda bizi engeller. Topluluk önünde şiir okuması gereken çocuk eğer kaygılıysa “insanların gözü üstümde, acaba hakkımda ne düşünecekler” ya da “ya iyi okuyamazsam” gibi düşüncelerle olay daha gerçekleşmeden olumsuz sonuçlanacağına dair öngörüde bulunuyor demektir. Bu, içinde bulunduğu durumu korkutucu ve tehlikeli gibi algılamasına sebep olur. Bunun sonucunda korku hissedebilir ve korku ile birlikte gelen bütün tepkileri gösterebilir.

Aslında bütün gözlerin onun üzerinde olmasına ihtimal yoktur ama kendisi böyle bir görüntüyü hayalinde canlandırarak “rezil olacağım” düşüncesi içine hapsolur. Bu durum o çocuk için nerdeyse ormanda bazı hayvanların gözlerinin kendi üzerinde olup ona zarar vereceklerini anladığı an gibidir. Bir başka örnek olarak uçuş fobisi olan bir kişiyi verebiliriz. Bu kişinin uçağa bindiğinde henüz uçak kalkmadan yaşadığı korku, daha önce gördüğü ve duyduğu uçak kazalarını, uçak düşme anlarını aklına getirmesi ve gözünün önünde canlandırması ile ilişkilidir. Yanında oturan kişi herhangi bir duygu hissetmez ve içinde bulunduğu ana odaklanıyorken onun korku hissediyor olması bundandır.


Önemli Hatırlatma

Bu içerik ilgili uzman danışman tarafından izleyicilerimizi bilgilendirme amaçlı hazırlanmıştır. Kendinizin veya çocuğunuzun sağlığı ile ilgili her konuda, bir tıp doktoruna veya çocuk eğitimi ve psikolojisi alanında çalışan uzmanlara danışmanızı tavsiye ederiz.

İlgili Makaleler