Çocuklar İçin Yeni Tehlike: Hikikomori Sendromu
17 Ekim 2024
"Hikikomori sendromu" kişinin toplumsal hayattan tamamen çekilmesi olark adlandırılıyor. Japonya'da başlayan bu sorun, dünya genelinde özellikle gençlerde sıkça görülmeye başlandı.
17 Ekim 2024
"Hikikomori sendromu" kişinin toplumsal hayattan tamamen çekilmesi olark adlandırılıyor. Japonya'da başlayan bu sorun, dünya genelinde özellikle gençlerde sıkça görülmeye başlandı.
TRT Haber
Hikikomori sendromu, bireylerin uzun süreli sosyal izolasyona girmesiyle karakterize edilen bir durum olarak açıklanıyor.
Genellikle genç bireylerde görülüyor ve sosyal yaşamdan uzaklaşmaya yol açıyor.
Dünya genelinde artan Hikikomori vakalarının, gençlerin dijital dünyada geçirdiği zamanın artmasıyla bağlantılı olduğu düşünülüyor.
Hikikomori sendromu, özellikle Japonya’da gençler arasında hızla yayılan bir sosyal izolasyon sorunu olarak ortaya çıktı. Bu sendromu yaşayan çocuklar, evlerinden dışarı çıkmıyor, okul ve sosyal hayatlarından tamamen kopuyorlar.
Japonya Sağlık Bakanlığı'nın verilerine göre, ülkede sendromdan muzdarip yaklaşık 1 milyon insan var. Çin’de ise bu sayı 24 milyon gence ulaşmış durumda.
Hikikomori sendromu yaşayanlar günde 8 saatten fazla dijital cihaz kullanıyor.
Çoğu toplumdan izole olan bu bireylerin yaklaşık yüzde 70-80'ini ise erkekler oluşturuyor.
Avrupa ve Amerika’da da bu sendroma benzer vakalar giderek artıyor.
Uzmanlar sık sık, çocukların erken yaşta teknolojiyle iç içe olmasının, onların sosyal becerilerini geliştirmekte zorlanmalarına neden olabileceği konusunda uyarıyor.
Türkiye’de de Hikikomori benzeri davranışlar gösteren çocukların sayısının arttığı yönünde bazı araştırmalar bulunuyor.
Eğitimciler ve psikologlar, ailelerin çocuklarını sosyal aktivitelere yönlendirmesi gerektiğini, aksi takdirde uzun süreli izolasyonun ileride daha ciddi psikolojik sorunlara yol açabileceğini belirtiyorlar.
Sosyal medya, çocuklar üzerinde hem olumlu hem de olumsuz etkiler yaratabiliyor.
Bilgiye ulaşmanın kolaylaşması, sosyal medya platformlarının eğitim araçları olarak kullanılması gibi avantajların yanı sıra çocuklar ve gençler için olumsuz etkileri daha fazla dikkat çekiyor.
Çocuklar ve gençler, sosyal medyada maruz kaldıkları içeriklerle yaşıtlarından etkilenip benlik saygısını kaybederken ve gerçek olmayan güzellik standartlarına göre kendilerini yetersiz hissedebiliyor.
Fransa, 2018 yılında okullarda cep telefonu kullanımını yasakladı. Bu yasağa göre, öğrenciler ders esnasında ve teneffüslerde cep telefonlarını kullanamıyorlar. Ülke son dönemde ise çocukların sosyal medya platformlarında aşırıya kaçan içeriklerden korunması amacıyla yeni düzenlemeler getiriyor.
Benzer şekilde, Almanya’da da sosyal medya şirketlerine çocukları koruyacak şekilde içerik düzenlemesi yapmaları için baskı uygulanıyor.
Finlandiya ise, cep telefonlarını eğitim amaçlı kullanıma sınırladı.
Cep telefonları sınıf içinde öğretmen gözetiminde sadece eğitsel amaçlarla kullanılabiliyor.
Finlandiya, teknolojiyi eğitim sistemine entegre eden bir ülke olsa da telefon kullanımını sınıf ortamında minimuma indiriyor.
Hollanda'da da okulların çoğu, sınıflarda cep telefonu kullanımını sınırlayan uygulamalar başlattı. Telefonlar, genellikle sadece öğretim materyali olarak kullanılıyor ve sosyal medya veya eğlence amaçlı kullanım derslerde yasaklanıyor.
İngiltere'de ise bazı okullar cep telefonu kullanımını tamamen yasakladı.
Özellikle ilkokul ve ortaokul seviyesindeki okullar, cep telefonu kullanımını kaldırarak, çocukların sosyal etkileşimlerini artırmayı ve yüz yüze iletişimi teşvik etmeyi amaçlıyor.
Türkiye’de, çocukların mobil telefon kullanımına yönelik düzenlemeler ciddi bir şekilde ele alınıyor.
Millî Eğitim Bakanlığı'nın Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği, bilişim araçlarının eğitim ortamlarında kullanımını kısıtlayan maddeler içeriyor.
Bilişim Hukuku Uzmanı Nazlı Turhan ise Türkiye'deki durumu TRT Haber için açıkladı.
Turhan, "Son dönemde, MEB’in 2024-2025 Eğitim ve Öğretim Yılına ilişkin genelgesi, dijital bağımlılığın önlenmesi adına önemli adımlar atmayı amaçlıyor.
Genelgede, 'Öğrencilerin dijital imkanlardan doğru bir şekilde yararlanmasına yönelik rehberlik çalışmalarına ağırlık verilecektir' ifadesiyle birlikte, öğrencilerin derslerini aksatacak şekilde cep telefonu kullanmalarına karşı önlemler alınacağı vurgulanıyor" diye belirtti.
Turhan, bu konuda yapılan düzenlemelerin çocukların eğitim süreçlerinde karşılaştıkları zorlukları en aza indirmeyi amaçladığını belirterek, ebeveynlere önemli görevler düştüğünün altını çizdi.
Bilişim Hukuku Uzmanı Nazlı Turhan, "Çocukların dijital güvenliğini sağlamak, yalnızca yasal düzenlemelere bağlı değil; ebeveynler ve eğitimciler de bu sorumluluğu üstleniyor. Ebeveynlerin ve öğretmenlerin, çocukların dijital dünyadan kaynaklanan tehlikeleri anlaması ve bu konuda gerekli tedbirleri alması gerekiyor. Bu işbirliği, çocukların bilişim araçlarını sağlıklı bir şekilde kullanmaları için kritik öneme sahip. Türkiye'de çocukların bilişim araçlarıyla ilgili düzenlemeler, uluslararası trendlere paralel bir şekilde gelişiyor. Çocuğun üstün yararı ilkesi gereğince bu yasağın Avrupa başta olmak üzere diğer ülkelerde de kademeli olarak artacağını tahmin ediyoruz" diye konuştu.
Bu içerik ilgili uzman danışman tarafından izleyicilerimizi bilgilendirme amaçlı hazırlanmıştır. Kendinizin veya çocuğunuzun sağlığı ile ilgili her konuda, bir tıp doktoruna veya çocuk eğitimi ve psikolojisi alanında çalışan uzmanlara danışmanızı tavsiye ederiz.