Çocuklarda DEHB Nedir? Nasıl Tedavi Edilir?
1 Temmuz 2024
Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Cahid Örengül, anne babalara DEHB (Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu) ile ilgili önemli bilgiler verdi.
1 Temmuz 2024
Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Cahid Örengül, anne babalara DEHB (Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu) ile ilgili önemli bilgiler verdi.
TRT Çocuk
Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Cahid Örengül, DEHB (Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu) ile ilgili TRT Çocuk Ebeveyn Akademisi'nin sorularını yanıtladı.
Doç. Dr. Örengül, “DEHB, dikkat problemleri, aşırı hareketlilik ve dürtüsellik belirtilerinin çocuğun yaşına ve gelişim düzeyine uygun olmayan şiddette olduğu ve hayatını olumsuz etkilediği nörogelişimsel bir bozukluktur. Dikkat, hareket kontrolü ve dürtü kontrolü yaşla birlikte geliştiği için belirtilerin çocuğun gelişim düzeyi göz önüne alınarak değerlendirilmesi çok önemlidir. Diğer bir önemli nokta da belirtilerin birden fazla ortamda kişinin işlevselliğini olumsuz yönde etkilemesidir. DEHB, nörogelişimsel bir bozukluk olduğu için belirtilerin çocukluk çağında başlaması ve en az altı ay boyunca işlevselliği bozan şiddette devam etmesi gerekmektedir. Bu belirtilerin başka bir problemden kaynaklanmaması da tanı koymak için önemlidir. DEHB’deki temel problem organize olma güçlüğüdür. DEHB’li bireyler plan yapmak ve planlarını sağlıklı bir şekilde uygulayabilmekte çok zorlanırlar. Diğer bir güçlük de duygu ve davranışlarını düzenleme alanında olur. Özellikle küçük çocuklarda öfke nöbetleri, aşırı hareketlilikten kaynaklanan sık kazalar DEHB’ye işaret edebilir. DEHB’nin diğer bir işareti verimsizliktir, yani çocuğun çalıştığı ölçüde başarılı olamamasıdır. Toplumda her 20 çocuktan birisinin DEHB tanısı aldığı görülmektedir. Yetişkinlik döneminde ise bu oran %2,5 civarına inmektedir.” diye konuştu.
Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Cahid Örengül, "DEHB’nin dikkat eksikliği belirtileri, yaptığı işe, diyaloglara odaklanamama, odağını sürdürememe, eşyalarını kaybetme ve yapması gereken işleri unutma, dikkat gerektiren işlerden kaçınma, dikkat hataları yapma gibi çocuğun günlük yaşamda işlevselliğini sürdürebilmesini zorlaştıran semptomları içerir. Aşırı hareketlilik ve dürtüsellik belirtileri, sürekli hareket halinde olma, durması gereken zamanlarda duramama, sürekli etkinlik değiştirme, gürültülü oynama, çok konuşma, sabırsızlık, araya girme, sıra beklemekte zorluk, işlerini yarım bırakma gibi semptomları içerir. Bu belirtilerin çocuğun sevdiği etkinliklerde, yeni girdiği ortamlarda ya da yakın denetim altında olduğu durumlarda azalabileceği ya da ortadan kalkabileceği unutulmamalıdır. DEHB, nörogelişimsel bir hastalık olduğu için belirtileri bebeklik döneminden itibaren görülebilir. Çocuk küçük yaşlarından itibaren hareketli, sabırsız ve dikkatsiz bir haldedir, bunların normal çocuk gelişiminden ayırt edilebilmesi çocuğun yaşı büyüdüğünde kolaylaşır. Dört yaşından önce tanı konulması bu anlamda zordur. Dört yaş sonrasında titiz bir inceleme yapılmalıdır. DEHB tanısı daha çok ilkokul yıllarında konulur” diye belirtti.
Doç. Dr. Cahid Örengül, “DEHB’nin üç farklı görünümü bulunmaktadır, ilki dikkat eksikliği baskın görünüm, ikincisi hiperaktivite ve dürtüselliğin baskın olduğu görünüm, üçüncüsü ise kombine görünümdür. Dikkat eksikliği baskın görünümde dikkat problemleri ve organize olma güçlükleri belirgindir. Hiperaktivite ve dürtüselliğin baskın olduğu görünümde daha çok aşırı hareketlilik, hareketlerini kontrol etme problemleri, sabırsızlık ve dürtüsellik görülebilir. Kombine görünümde iki belirti kümesinden de belirtiler yoğun ve işlevselliğini bozacak şiddettedir.” diye vurguladı.
Doç Dr. Örengül, DEHB’nin farklı yaş gruplarında, hangi belirtilerle kendini gösterdiği hakkında bilgi verdi. Doç. Dr. Örengül, "Küçük çocuklarda daha çok aşırı hareketlilik ve sabırsızlık belirtileri ön plandayken yaş büyüdükçe çocuklar hareketlerini kontrol edebilmeyi öğrenirler ve bu belirtiler azalır. Dikkat problemleri ise yaş ile birlikte artma eğilimindedir. Dikkat problemleri çocuğun akademik yükü arttıkça belirginleşir. Ergenlik dönemi sonrasında çocuğun o güne kadar yaşadığı sorunlar sağlıklı bir kimlik geliştirmesini zorlaştırarak kaygı bozukluğu ve depresyon belirtileri de yaşamasına neden olabilir. Okul öncesinde sorunlar daha çok çocuğun tehlikeli hareketler yapması, zarar görmesi ve çevreye ve arkadaşlarına uyum sağlamasını zorlaştıran niteliktedir. İlkokulda daha çok dersi dinlemek ve ödev yapmakta zorluk, öğrenmeye karşı isteksizlik gibi belirtiler görülür. Ergenlik döneminde ise o güne kadar geliştiremediği alışkanlıklar ve çektiği zorlukların sonuçları ile ilgili problemler belirginleşir, bunlar; akademik hayattan uzaklaşma, geleceğine yatırım yapamama, başladığı işleri yarım bırakma ve sonuçta uzun vadede herhangi bir işte yeterli süre kalamama nedeniyle oluşan başarısızlıklardır" diye belirtti.
Normal hareketlilik ile hiperaktivite arasındaki en temel farklılık bulunduğu ortama ve ortamın farklı özelliklerine göre hareketlerin düzenlenebilmesidir. Çocuklar yaşları büyüdükçe hareketlerini düzenlemeyi daha iyi öğrenirler. Mesela çocuk oyun parkındayken ya da bahçede top oynarken çok koşabilir ancak sınıftayken ya da ailesi ile bir restorana gittiklerinde daha az hareket etmelidir. Normal hareketliliğin diğer bir özelliği uyarıldığında yavaşlayabilmesi ve bu yavaşlığı sürdürebilmesiyken aşırı hareketlilikte uyarılar ya işe yaramaz ya da kısa süreliğine işe yarar. Normal hareketliliğin önemli bir özelliği çocuğun zarar görebileceği durumları dikkate alarak hareketlerini yavaşlatabilmesidir. Normal hareketliliği olan çocuk bir yerden düştükten sonra aynı yerde oynarken daha dikkatli olacakken aşırı hareketli bir çocuk başına sorunlar gelmesine rağmen hareketlerini kontrol edemez.
Doç Dr. Örengül, DEHB’nin kız ve erkek çocuklarda nasıl gözlendiğini de anlattı. Doç. Dr. Örengül, "Kız ve erkek çocuklarında da belirtiler farklı şekillerde ortaya çıkabilir. DEHB’nin aşırı hareketlilik ve dürtüsellikten oluşan belirtileri erkek çocuklarında daha sık görülmekteyken dikkat problemleri kız ve erkeklerde birbirine yakın oranlarda görülebilir. Kız çocuklarında daha çok dersi dinlemekte zorluk, ders başarısızlığı, ders çalışmaya ve öğrenmeye karşı isteksizlik gibi dikkat problemleri görülür. Dikkat problemlerine aşırı hareketlilik belirtileri ve yıkıcı davranışlar daha az sıklıkla eşlik eder. Aşırı hareketlilik belirtileri ve yıkıcı davranışlar yoğun bir şekilde eşlik etmediği için tedaviye daha az yönlendirilmekte ve tedavileri daha kolay bırakılmaktadır" dedi.
Doç. Dr. Cahid Örengül, “DEHB, gelişiminde büyük oranda genetik faktörlerin rol aldığı bir problemdir. Kalıtımın rolü çok güçlüdür, özellikle beyindeki taşıyıcı maddelerin üretimi ve onların algılanmasını sağlayan sistemlerden sorumlu genlerdeki problemlerin DEHB’ye neden olduğu düşünülmektedir. Bunlara ek olarak anne karnındayken yaşanan problemler, annenin gebelik döneminde sigara, alkol, madde kullanımı gibi durumlar, erken doğum, düşük doğum ağırlığı gibi doğumda yaşanan problemler de DEHB’ye neden olabilir. Çocukluk çağında yaşanmış ihmal, istismar, anne karnı ve erken gebelik döneminde çevresel toksinlere maruziyetin DEHB ile ilişkili olduğu düşünülmektedir” diye ifade etti.
DEHB tanılı çocukları olumlu etkileyen faktörlerden en temeli ev ve ailenin organizasyonu olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Örengül, “DEHB tanılı çocukları olumlu etkileyen faktörlerden en temeli ev ve ailenin organizasyonudur. Evdeki rutinlerin net olması, sağlıklı ilişkilerin olması, çocuğun sorunlarına göre çevrenin düzenlenmesi çocuğun gelişimini olumlu yönde etkileyecektir. Evdeki rutinlerin karışıklığı, çocuğun ebeveynleriyle kurduğu ilişkilerin sağlıklı olmaması(sağlıklı ilişki sevgi ve saygı bağının güçlü olması demektir), evin huzursuz bir ev olması çocuğun zorluklarını artıracaktır. Sağlıklı beslenme, arkadaşlarıyla vakit geçirebilme, spor yapabilme, sanatla ilgilenebilme gibi fırsatların olması çocuğun gelişimini olumlu yönde etkileyecektir. Okul ortamında öğretmeni ve arkadaşlarıyla sağlıklı bir ilişkisinin olması önemli bir koruyucu faktördür. Bunların olmamasının bozukluğun olumsuz seyretme ihtimalini artırdığı söylenebilir" diye vurguladı.
DEHB, çocuğun akademik başarısı üzerinde ciddi olumsuz etkilere neden olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Cahid Örengül, “DEHB, çocuğun akademik başarısı üzerinde ciddi olumsuz etkilere neden olur. Akademik başarı küçük adımlarla düzenli bir çalışmanın ürünüdür. DEHB’li bireyler ise küçük adımlarla düzenli yapılan işlerden sıkılırlar ve bunlara devam etmekte zorlanırlar. Dikkat problemleri çocuğun sınıfta öğrenmesini engeller, evde çalışmak ve odaklanmak zor gelir, çocuk derslerini yapmak istemez, çalışmaktan keyif almaz. Bu durumda çocuk başarılı olma, takdir görme ve kendisini geliştirme gibi öğrencilerin önemli bir kısmını motive eden unsurlardan mahrum kalmış olur. Çocuk okulu ve akademik hayatı bir yük gibi yaşamaya başlar. Akademik eksiklikler ve çalışma alışkanlıklarının oluşmamış olması dikkat problemleri olan bireylerin ergenlik çağına geldiklerinde okul hayatından uzaklaşmasına ve akademik başarı kazanamamasına neden olur. Bunun sonucunda kişi kendi zekası ve beceri seviyesine uygun işlere giremez ve bu da yaşam boyu bir tatminsizlik ve başarısızlık örüntüsü oluşturabilir” diye konuştu.
Doç. Dr. Cahid Örengül, “Dikkat problemleri, sabırsızlık, organizasyon ve duygu düzenleme sorunları kişinin sağlıklı ilişkiler kurup sürdürebilmesini engeller. Oyunlarda kurallara uyabilme, sabredebilme ilişkileri olumsuz etkiler ve çocuğun dışlanmasına neden olabilir. Ergenlik öncesi dönemde çocukların kontrolsüzlüğü ve genel olarak düzene girememesi akran ortamında çocukların DEHB’li çocuklardan uzak durmasına neden olur. DEHB’li çocuklar daha sık zorbalığa uğrarlar ve başka çocuklara zorbalık yapabilirler. DEHB’li bireyin ilişkilerdeki başarısızlığı ergenlik dönemiyle birlikte kişinin riskli davranışları olan akran grubuna dahil olması ve riskli hareketlerde bulunmasına neden olabilir. DEHB’li bireylerin yaşam boyu sağlıklı ilişkiler geliştirmek, bunları sürdürmek konusunda sorunlar yaşadığı bilinmektedir.” diye belirtti.
DEHB tanısının konulabilmesi için çocuğun detaylı bir şekilde değerlendirmesi gerektiğinin altını çizen Doç. Dr. Cahid Örengül, “DEHB tanısı çocuğun sorunlarının detaylı bir şekilde değerlendirilmesi ile konulur. Muayenede çocuğun mevcut olan problemlerinin yanı sıra geçmişte yaşadığı zorlukların da detaylı bir şekilde değerlendirilmesi tanıda önemlidir. Ayrıca çocuğun okul ortamında yaşadığı sorunları değerlendirmek için öğretmeninden bilgi alınması faydalıdır. Benzer belirtilere neden olabilecek tıbbi durumları dışlamak için kan tahlili ya da görme, işitme değerlendirmesi tanıda kullanılabilir. Çocuğun öğrenme problemlerinin belirgin olduğu durumlarda zeka testleri, nöropsikolojik testler de tanıya yardımcı unsurlardır. Bu bilgilerin hepsi bir araya getirilerek tanı konulur” diye kaydetti.
Doç. Dr. Cahid Örengül, “DEHB’nin en sık birlikte görüldüğü bozukluklar arasında yıkıcı davranış bozuklukları, öğrenme bozuklukları, kaygı bozuklukları, depresyon ve madde kullanım bozuklukları sayılabilir. Yıkıcı davranış bozuklukları KOKGB ve davranım bozukluğudur ve bu bozukluklar çocukların duygu ve davranış kontrolünün zayıf olduğu çocuğun öfkesini kontrol etmekte zorlandığı, çevresindeki insan ve eşyalara zarar verebildiği durumlardır. Öğrenme bozuklukları çocuğun zekasına uyumlu bir öğrenme profilinin olmamasıdır ve okuma, yazma ya da aritmetik alanındaki güçlükleri içerir. Kaygı bozuklukları ise çocuğun korku ve kaygılarının ortamdaki tehlikelerle ölçüsüz bir halde olduğu ve çocuğun yaşamını ve gelişimini olumsuz etkilediği tablolardır. Kaygı problemleri de dikkat problemlerini belirginleştirebilir. Depresyon ve madde kullanım bozuklukları DEHB’li bireylerde daha çok ergenlik ya da erişkinlik döneminde gelişen problemlerdir. Bunlar, çocuğun yıllar boyunca yaşadığı sorunlar nedeniyle oluşan özgüven problemleri ve artık bu sorunları çözme konusunda yaşadığı motivasyon eksikliği nedeniyle gelişiyor olabilir" diye ifade etti.
DEHB'nin bir çok farklı hastalıkla birlikte görülebileceğine ve hatta karıştırılabileceğine dikkat çeken Doç. Dr. Cahid Örengül, "DEHB belirtileri, birçok hastalıkla birlikte görülebilir. Bunların öncelikli olarak değerlendirilmesi gerekenleri görme ve işitme problemleri, metabolik bozukluklar, uyku bozuklukları, beslenme eksiklikleridir. DEHB, ergenlik ve erişkinlik döneminde birçok farklı hastalıkla karışabilir, özellikle dikkat problemleri, organize olmakta güçlük gibi belirtileri birçok psikiyatrik bozuklukta görebiliriz. Depresyon, kaygı bozuklukları, travma ile ilişkili bozukluklar, çeşitli tıbbi hastalıklar DEHB belirtilerine benzer belirtilerle karşımıza çıkabilir. Küçük çocuklarda ise çocuğun duygu ve davranış düzenleme becerilerini olumsuz etkileyen birçok durum DEHB gibi belirtiler verebilir. Burada önemli olan çocuğun gelişim hikayesini ve problemlerin hangi ortamlarda nasıl ortaya çıktığını iyi anlayabilmektir" dedi.
Doç. Dr. Örengül, “DEHB’nin çekirdek belirtilerine karşı en etkili tedavi yöntemi ilaç tedavisidir. DEHB için kullanılan ilaçlar genel olarak etkili ve güvenli ilaçlardır. Okul öncesi dönemde ebeveyn eğitimleri öncelikli tedavi seçeneğiyken okul döneminde ilaç tedavileri öncelikli seçeneklerdir. İlaç tedavisine ek olarak DEHB’li çocuğun akademik, duygusal, sosyal, fiziksel sağlığını olabilecek en iyi şekilde tutmaya gayret etmek gerekir. Bundan kastettiğim çocukta DEHB tanısı varsa akademik eksikliklerini gidermek için gerekirse özel ders alması, duygusal sorunlarını gidermek için bireysel terapi alması, sosyal sorunları varsa grup olarak yapılan etkinlikler ve beceri eğitimlerine katılması, fiziksel olarak düzenli bir spor yapması gibi etkinlikleri ihmal etmemek faydalı olacaktır. Burada en önemli noktalardan biri ev ortamı ve aile rutinlerinin çocuğun problemi göz önüne alınarak düzenlenmesidir. Evdeki rutinler, çocuğun ebeveyniyle sağlıklı bir ilişkisinin olması çok önemlidir. Çocukların kendisiyle barışık olması ve kendisine inanması uzun vadeli sonuçlar açısından en önemli unsurlardan biridir” diye belirtti.
Doç. Dr. Örengül, “Bir insan için toplumda var olabilmek çok önemlidir. Okul çağında çocuk topluma katılabilmenin, toplumda yer edinebilmenin ilk adımlarını atar. Okulda yaşanan sosyal ve akademik güçlükler çocuğun hem kendisine saygısını azaltabilir hem de çocuğun sağlıklı rutinler ve ortamlardan uzaklaşmasına neden olabilir. Bunun sonucunda bir de eşlik eden dürtüsellik, plansızlık, dikkat problemleri gibi belirtileri düşündüğümüzde çocuk birçok sorun açısından riskli duruma gelecektir. DEHB’li çocuklar tedavi edilmediğinde daha kısa eğitim süresi, daha fazla obezite, daha sık iş değiştirme ve işsizlik, daha fazla kaza, daha fazla suç, daha fazla boşanma, daha fazla psikolojik sorunlar, daha fazla sigara, alkol ve madde kullanımı riski gibi birçok problem açısından DEHB’li olmayan bireylere göre daha riskli bir durumdadır. DEHB, davranım bozukluğu, madde kullanım bozuklukları ya da duygudurum bozuklukları ile birlikte olduğunda erken erişkinlik döneminde artmış intihar riskiyle ilişkilidir” diye konuştu.
Doç. Dr. Cahid Örengül, “Öncelikle çocuğun güçlü ve zayıf yanlarını iyi anlamaları gerekir. Çocuğun güçlü yanlarını desteklemek ve bu yanlarını ön plana çıkartmak özgüveni ve özsaygısını artırmak için çok önemlidir. Çocuğun zayıf yanlarını geliştirmek de uzun vadede sorunları en aza indirmek amacını taşır. Çocuğun güçlü olduğu yanlarını kullanarak zayıflıklarının olabildiğince desteklenmesi faydalı olabilir. Mesela spor konusunda yetenekli bir çocuk spor üzerinden sosyal ortamlarda var olabilmeyi öğrenebilir. Akademik eksikliklerinin olabildiğince bireysel olarak desteklenmesi de uzun vadede olumlu sonuç oluşturabilir. İkinci olarak ebeveynlerin çocukla ilişkilerini gözden geçirmeleri gerekir. Ne kadar keyifli zaman geçirebiliyorlar, çocuklarını ne kadar seviyorlar ve bunu onlara ne kadar gösterebiliyorlar. Çocukla ilişkilerinde sınırlara dikkat edilmesi, saygı ve sevgi çerçevesinin kaybolmaması çok önemlidir. Son olarak ev ortamının çocuğa uygun şekilde düzenlenmesi, rutinlerin netleştirilmesi ve genel olarak hayatın basit ve net hale gelmesini sağlamak faydalı olacaktır. Çocuğun hayatındaki sağlıklı ilişkilerin sayısını olabildiğince artırmak yine önemli bir destek olacaktır. Sağlıklı alışkanlıklar kazandırmak, beslenme, ekran kullanımı, spor ve sanat konularında ilerlemeye yardımcı olacaktır" dedi.
Bir insanı yetiştirmenin zordur ve uzun süreli emek istediğini vurgulayan Doç. Dr. Örengül, “DEHB’li bir çocuğu yetiştirmek ise biraz daha fazla emek ister. Bu noktada çocuklarıyla ilişkilerinin sağlıklı olmasına, yani karşılıklı sevgi ve saygıya dayanması, öncelik vermeleri gerekir. Çocuklarıyla ilişkilerini iyileştirmek için kendi psikolojik sağlıklarına özen göstermeleri de önemlidir. Kendilerini ihmal etmemeleri bu anlamda en temel konulardan biridir. Çocuklarına rutinleri, yavaşlamayı, sabırlı olmayı öğretebilmek için bunları önce kendilerinin öğrenmesi gerektiğini unutmamak gerekir. Çocukla ilişkilerini iyi tutmak için özel zamanlar oluşturmak ve bu zamanlarda birlikte eğlenebilmek hem ebeveyne hem de çocuğa iyi gelecektir. Çocukluk çağında görülen sorunlar genelde kötüleşerek devam etmektedir. Bu yüzden çocuklarında gördükleri sorunların tedavisi için gecikmemeleri iyi olacaktır. Çocuğun sağlıklı olduğuna işaret edebilen en önemli faktörler, çocuğun kendisiyle barışık olması ve kendisine yatırım yapıp sonuç almaktan memnun olabilmesidir.” diye konuştu.
Bu içerik ilgili uzman danışman tarafından izleyicilerimizi bilgilendirme amaçlı hazırlanmıştır. Kendinizin veya çocuğunuzun sağlığı ile ilgili her konuda, bir tıp doktoruna veya çocuk eğitimi ve psikolojisi alanında çalışan uzmanlara danışmanızı tavsiye ederiz.