Lösemide Erken Teşhis Önemli
6 Kasım 2024
Çocukluk çağında görülen kanserlerin üçte biri lösemi… Halk arasında “kan kanseri” olarak da bilinen löseminin erken teşhisi, tedavi şansını artırıyor.
6 Kasım 2024
Çocukluk çağında görülen kanserlerin üçte biri lösemi… Halk arasında “kan kanseri” olarak da bilinen löseminin erken teşhisi, tedavi şansını artırıyor.
TRT Haber
Çocukluk çağı kanserlerinin yüzde 30’unu oluşturan lösemi, kan hücrelerinin normal gelişimini engelleyerek çocukların hayatını ciddi anlamda tehdit ediyor.
Erken teşhis ise tedavide başarı şansını önemli ölçüde artırıyor.
Her yıl 2-8 Kasım tarihleri arasında düzenlenen Lösemili Çocuklar Haftası’nda hastalıkla ilgili farkındalığı artırmak amacıyla çeşitli etkinlikler ve bilgilendirme çalışmaları yapılıyor.
Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Hematolojisi ve Onkolojisi Bilim Dalı Başkanı Prof. Ahmet Koç, çocukluk çağı lösemisinde belirtilerden tedavi sürecine kadar tüm merak edilenleri TRT haber'e anlattı.
Lösemiyi, kemik iliği hücrelerinden kaynaklanan bir kanser türü olarak tanımlayan Prof. Koç, “Kemik iliğindeki kan hücrelerinin normal olgunlaşma sürecinin bozulması sonucunda öncül kan hücreleri kontrolsüz ve aşırı şekilde çoğalmaya başlıyor. Blast adı verilen bu hücreler hızla çoğalıp normal kan hücrelerinin yerini aldıkça kemik iliğinde sağlıklı alyuvar, akyuvar ve trombositlerin (kanamayı önleyen küçük kan hücreleri) yapımı bozuluyor. Bunun sonucunda anemi gelişiyor, vücut mikroplara karşı savunmasız kalıyor ve trombosit sayısında azalma sebebiyle kanamalar meydana geliyor.” dedi.
Löseminin akut ve kronik olarak ikiye ayrıldığını belirten Prof. Koç, “Çocuklarda akut lösemiye daha sık rastlanıyor. Akut lösemiler; çocukluk çağındaki lösemilerin yüzde 97 kadarını, tüm kanser hastalıklarının ise yaklaşık yüzde 35’ini oluşturuyor. Yine akut lösemilerin de yüzde 75-80’i akut lenfoblastik lösemi (ALL), yüzde 15-20’si ise akut myeloid lösemi. Kronik lösemiler ise çocukluk çağı lösemilerinin yüzde 3’ünü oluşturuyor.” diye konuştu.
Akut löseminin ani olarak başladığını ifade eden Prof. Koç, “Kronik lösemiler ise yavaş seyirli oluyor. Lösemilerin hepsi kemik iliğinde fonksiyon bozukluğuna yol açtığından, genel klinik bulguları benzer. Fakat her birinin kendilerine özel klinik ve laboratuvar bulguları da bulunuyor” şeklinde sürdürüyor. Akut lösemili hastaların çoğunda tanı sırasındaki şikayet ve bulgular 4 haftadan daha kısa süreli oluyor." diye vurguladı.
Hastalarda görülen ilk şikayetlerin iştahsızlık, halsizlik ve huzursuzluk olduğunu ifade eden Prof. Koç, löseminin diğer belirtilerini şöyle açıkladı: "Kemik iliğinde kan yapımının bozulması nedeniyle anemi ve buna bağlı olarak solukluk, halsizlik, çabuk yorulma ve hareketle artan nefes darlığı gözleniyor.
Kan pıhtılaşmasında görev alan trombositlerin sayısında yetersizliğe bağlı ciltte morluk oluşması, toplu iğne başı büyüklüğünde kırmızı yaygın döküntüler, burun ve diş eti kanamaları söz konusu.
Enfeksiyonlara karşı savunmada rol oynayan bağışıklık sistemi hücrelerinin yapımı bozulduğu için de yüksek ateş, tekrarlayan bademcik iltihabı, zatürre gibi enfeksiyon hastalıkları görülüyor.”
Hastaların bir kısmında ise özellikle geç dönemde baş ağrısı, bulantı, kusma, dişetlerinde şişkinlik, kemik ve eklem ağrıları bulunabildiğinin de altını çizen Prof. Koç, “Bu hastalara bazen yanlışlıkla romatizmal kemik veya eklem ağrısı tanısı konabiliyor.
Yine testislerde ağrısız ve sert büyüme de olabiliyor.
Tüm bu belirtilerin birden fazlasının aynı anda bulunması durumunda çocuk hekiminin değerlendirmesi gerekiyor” diyor.
Lösemiye neyin sebep olduğu çoğunlukla bilinmediğini dile getiren Prof. Koç. radyasyona maruz kalma, bazı kimyasal maddeler, tarımda kullanılan ilaçlar, toksinler ve bazı kemoterapi ilaçlarının lösemi oluşumuna neden olduğunu ifade etti.
Löseminin büyük çoğunluğunun kalıtsal olmadığını söyleyen Prof. Koç, Down sendromu, kalıtsal kemik iliği yetersizlikleri, doğuştan bağışıklık eksikliği gibi kalıtsal hastalıkları olanlarda ve lösemili kardeşi olan çocuklarda riskin arttığına dikkat çekti.
Lösemide erken teşhis, tedavide şansı artıran önemli bir faktör olduğunu vurgulayan Prof. Koç, “Hastalığın erken teşhis edilmesi çocuğun daha az yoğunlukta tedavi almasını sağlıyor.
Hastalığın erken evresinde kanda lösemi hücrelerinin sayısının düşük olduğu ve başka dokulara yayılımın olmadığı dönemde teşhis koyulup, tedaviye başlanılması tedavi başarısını artırıyor.” diyerek bunun önemini açıkladı.
Tedavi sürecinde hastaların çoğunda kemoterapinin tercih edildiğini belirten Prof. Koç, "Az sayıda hastada ise radyoterapi ve kök hücre (kemik iliği) nakli uygulanıyor. Akut lösemilerin asıl tedavisi çok sayıda ilaçla yapılan kemoterapidir. Kemoterapi hastalığın tipine, lösemi hücrelerinde saptanan genetik değişikliklere, yaşa ve kandaki lösemi hücresi sayısına göre değişiyor.
Radyoterapi sadece tanı sırasında merkezi sinir sistemi (MSS) tutulumu olan hastalara ve MSS nüksü gösteren hastalara uygulanıyor.
Kemik iliği (kök hücre) nakli ise kemoterapi ile tedaviye dirençli vakalara, tedaviye geç cevap veren veya yetersiz cevap veren hastalara, kemoterapiyle iyileşme sağlandıktan sonra nüks görülen vakalara ve teşhis sırasında yüksek riskli olduğu saptanan hastalara uygulanıyor.” diye bilgi verdi.
Prof. Dr. Koç, son yıllarda lösemi tedavisinde hedefe yönelik ve hücresel tedavilerin de kullanılmaya başladığının altını çizdi.
Lösemi tedavi süreçlerinin sadece çocuk için değil ailesi içinde sancılı olduğunu dile getiren Prof. Dr. Koç, “Lösemiler tipi ne olursa olsun, enfeksiyonlara önemli derecede yatkınlık oluşturuyor. Bu hastalar yalnızca hastalıkları ile değil, enfeksiyonlarla da mücadele etmek durumundalar. Burada ailelere düşen en önemli görevlerden birisi çocuğun enfeksiyonlardan korunması.
El temizliği, besinlerin iyi temizlenmesi, gıdaların mutlaka iyi pişirilmesi, ağız, diş ve perine bakımı gibi kişisel önlemler, hasta insanlarla temasın önlenmesi, çevresel önlemlerin (hava, eşya, su, gıda temizliği) alınması da bunun başlıca yolları arasında yer alıyor.
Bulaşıcı hastalığı olan (grip, nezle dahil) kişilerin de kesinlikle hasta ziyaretine gitmemesi gerekiyor.” dedi.
Lösemili çocuklarda hem hastalığın etkisi hem de kullanılan kemoterapi ilaçlarının yol açtığı bulantı, kusma ve ağız yaraları nedeniyle beslenme sıkıntıları ortaya çıkabiliyor. Yetersiz beslenme ise hem bağışıklık sistemini daha da bozuyor ve kemoterapi yan etkilerinin daha fazla olmasına yol açıyor. Çocukların yeterli ve nitelikli şekilde beslenebilmeleri konusunda da tüm bu nedenlerle ailelere büyük rol düşüyor.
Bu süreçte zaman zaman kan ve kan ürünlerine de ihtiyaç duyulduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Koç, “Kızılay Kan Merkezleri’nin büyük desteğini görmekteyiz. Fakat trombosit süspansiyonu ihtiyacı olduğunda ailelerden de uygun kan donörü bulmaları istenebiliyor. Hastanın annesi, babası kardeşleri ve yakın akrabaları kan ürünü vericisi olarak kabul edilmiyor. Bu nedenle ihtiyaç duyulduğunda kan bağışı için hastaneye gelebilecek, sağlıklı, akraba olmayan 5-10 tane kan bağışçısı bulunması ve kolay ulaşılabilecek iletişim bilgilerine sahip olunması da öneriliyor” diye uyardı.
Bu içerik ilgili uzman danışman tarafından izleyicilerimizi bilgilendirme amaçlı hazırlanmıştır. Kendinizin veya çocuğunuzun sağlığı ile ilgili her konuda, bir tıp doktoruna veya çocuk eğitimi ve psikolojisi alanında çalışan uzmanlara danışmanızı tavsiye ederiz.