Çocuklarda Sınır Çizme ve Kural Koyma

Çocuklarda Sınır Çizme ve Kural Koyma

Sınır ve kurallar, çocuğun yaşına ve gelişim düzeyine uygun bir biçimde ifade edilmeli, uygulamaya geçildiğindeyse tutarlı ve istikrarlı bir tutum sergilenmelidir.

Sümeyye Akkoyun UYAN

Sümeyye Akkoyun UYAN

Herhangi bir durum hakkında sınır koyulduğunda ifadelerin net, anlaşılır ve o duruma has bir çerçevede olduğundan emin olunmalıdır.

Kurallar, sınırlar, yasaklar…



Hayatımızda önemli bir yere sahip olan sınırlar; sağlıklı kullanılmadığında kişisel alan ihlaline ve iletişim sorunlarına sebep olurken, doğru şekilde yönetilebildiğinde ise ilişkilerde iyileştirici bir role sahip olmaktadır. Küçük yaştan itibaren sosyal hayatın bir yansıması olan aile ortamı, düşünce ve davranışları şekillendirmede büyük rol oynamaktadır. Aile ortamında ebeveynlerin çocuklarına koyacakları sınırlar, yetişkinlik dönemlerinde sosyal normlara hızla adapte olmalarına, kuracakları ilişkilerde kendi sınırlarını korumalarına ve yaptıkları tercihlerin sonuçlarını üstlenmelerine yardımcı olacaktır.

Dur! Yapma! Hayır!



Bu ifadeler gerçekten işlevsel mi? Çocuklar yapıları gereği sınırları zorlamak için ellerinden geleni yapmaya yatkındırlar. Bu durum her zaman çocukta bir sorun olduğunu göstermez. Yetişkinler arası ilişkilerde bile sınır konması çok önemliyken, “dur, yapma, hayır” kelimeleri çocuk için kırıcı olabilir. O halde, çocuklara sınır koyarken benimsenen doğru dil ne olmalıdır?

EBEVEYNLERİN SINIRLAR KONUSUNDA KENDİ ARASINDA UZLAŞMASI



Koyulan sınır ve kurallar, çocuğun yaşına ve gelişim düzeyine uygun bir biçimde ifade edilmelidir, uygulamaya geçildiğindeyse tutarlı ve istikrarlı bir tutum sergilenmelidir. Sınırlar çizilirken anne ve babanın hemfikir olmaları, olmasalar bile bunu çocuğun önünde tartışma konusu yapmadan her ikisinin de ortak bir cevap vermeleri önemlidir. Böylece, ilerleyen zamanlarda çocuğun bu durumu manipüle etme ihtimaline karşı bir önlem alınmış olacaktır. Aynı zamanda çocuğa karşı kararsız ve tutarsız bir ebeveyn olarak görünmenin de önüne geçilecektir. Örneğin; akşam yemeği öncesi çikolata yemek isteyen çocuğa annesinin hayır demesine rağmen babasının çikolatayı vermesi, hem çocuğun nazarında ebeveynlerin otoritesini sarsılmasına hem de sonraki zamanlarda çocuğun isteğini elde etmek için bu yola başvurmasına sebep olur. Böyle bir ikilem anında yapılması gereken, anne ve babanın çocuklarının yaşayabilecekleri duygusal, psikolojik ve fiziksel stresi minimumda tutmaya çalışmak olmalıdır. Dolayısıyla, ebeveynlerin çocuğa sınır koyarken tutarlı olmaları, çocuğun kendisini çok daha güvende hissetmesini sağlarken aynı zamanda kaygı ve stres düzeyini de azaltacaktır.

Çocuklar ebeveynlerinin koydukları sınırları ihlal etmek için pek çok yöntem benimseyebilirler. Bu yöntemlerle ebeveynlerin kararlı ve net duruşları sanki bir teste tabii tutulmuş gibi olur. Ebeveynlerin net duruşu bozulmazsa, çocuklar ebeveynlerinin kararlılıklarını görmüş olurlar ve bu tutumdan emin oldukça onları test etmeyi bırakırlar. Çocuklar bütün gelişim aşamalarında doğru davranış biçimini öğrenmeye devam ederler. Öğrenme süreci boyunca çocuklarda istekler, bu isteklere bağlı olarak konulan sınırlar, oluşan itirazlar ve kabuller de farklı temalarla ebeveynlerin karşısına çıkmaya devam edecektir.

Çocuk Merkezli Oyun Terapisi’nin geliştirilmesinde büyük katkısı olan Dr.Garry Landerth’ın (2012) sıkça ifade ettiği, çocuklara üç aşamada sınır koyma yaklaşımı şu şekildedir;


D- S- S METODU



Duyguyu kabul etmek: Ebeveynin, çocuğunun o an hissettiği duyguyu fark edip çocuğa yansıtarak onu anladığı mesajını vermesidir. Burada kabul edilenin davranış değil de o an yaşadığı duygu olduğunun farkında olmak gerekmektedir. Çünkü çocuklar ve aslında yetişkinler hangi duyguyu hissedeceklerini seçemezler. Duygular, elimizde olmadan hissettiğimiz, kontrolümüz dışında gelişen içsel yaşantılardır. Dolayısıyla ebeveyn, çocuğunun duygularını kabul ve anlayış dolu bir yaklaşımla kelimelere dökerek yaşadığı duygu yoğunluğunu yönetmesi için çocuğuna ihtiyaç duyduğu psikolojik atmosferi sağlamış olacaktır. Burada ebeveynin konuya “biliyorum, anlıyorum, görüyorum” ifadelerini içeren bir cümleyle giriş yapması çocuğuna empati göstermesi anlamında oldukça önemlidir. Çocuğun duygusunu kabul etmek kadar herhangi bir şey istediğinde istiyor oluşunu ya da istemediğinde de istemiyor oluşunu kabul etmek de gerekmektedir. Bazen istekleri ve düşünceleri tıpkı duygularda olduğu gibi çocuğun kendi kontrolünde olmayabilir.

Sınırları belirlemek ve sınırlar üzerine konuşmak: Herhangi bir durum hakkında sınır koyulduğunda ifadelerin net, anlaşılır ve o duruma has bir çerçevede olduğundan emin olunmalıdır. Sınır koyulurken kullanılan ifade, çocuğun zihninde hangi davranışın uygun hangi davranışın uygunsuz olduğuna dair soru işareti bırakmamalıdır. Doğrudan konu ile ilişkili olan sınır cümlesi, herkes için geçerli olan genel bir ifade ile üçüncü tekil cümle şeklinde net ve ciddi bir yaklaşımla söylenmelidir.

Seçenekler sunmak: Çocuğun o an kendisini ifade etmeye ihtiyacı olacağı için, buna alan sağlayan alternatif seçenekler sunulmalıdır. Duygusuyla baş etmesi ya da istediği şeyin olmaması üzerine zorlandığı noktada kendisine birtakım net ve anlamlı öneriler sunulması, çocuğun kendisini çaresiz hissetmesini engelleyecektir. O zorlayıcı duyguda ya da yaşanmak istenmeyen durumda kendi isteği doğrultusunda olmasa bile çözüme ulaşabileceğini görmesi açısından bu son cümle de oldukça kıymetlidir.

Yemekten önce çikolata yemek isteyen bir çocuk örneği üzerinden bu üç aşama düşünüldüğünde:

Ahmet biliyorum şu anda bu çikolatayı yemek istiyorsun. Çikolatayı çok seviyorsun ve şu an yiyemediğin için üzülüyorsun, anlıyorum (Sözel olarak ne hissettiğinin anlaşıldığını belirten ve duyguyu kabul eden bir cümle)

Ama şu an yemek saati ve biz sofrayı kurmak üzereyiz henüz tatlı zamanı değil. ( Konuya ilişkin net bir sınır cümlesi)

İstersen sofra kurulana kadar biraz salatadan yiyebilirsin ya da bana sofrayı kurmamda yardım edebilirsin. Çikolatayı da yemekten sonra yiyebilirsin. (Alternatif seçenekler sunan bir veya birkaç cümle)


SUNDUĞUMUZ SEÇENEKLERİ KABUL ETMEZSE NE YAPACAĞIZ?



Bütün seçeneklerin reddedilmesi durumunda yeni seçenekler sunmaya ve alınacak olan kararların sonuçları üstünde konuşmaya devam etmek gerekmektedir.

Örneğin:

“Ahmet eğer yemekten önce çikolata yemeyi seçersen o zaman yarın yememeyi seçmiş olacaksın. Eğer yemekten sonra çikolata yemeyi seçersen o zaman her gün bir tane çikolata yemeyi seçmiş olacaksın. Sen şimdi hangisini seçiyorsun?”

Burada çocuğun yediği çikolata miktarı, onun seçimiyle ilişkilendirilmiştir. Yukarıdaki ifade ile çocuklara yapılan seçimlerin sorumluluklarını üstlenmeyi öğretmek amaçlanmaktadır. İnsan, hayatında aldığı kararlar, yaptığı seçimler ve tüm bunların sonuçlarıyla yaşamaktadır. Erken çocukluktan itibaren aile

Önemli Hatırlatma

Bu içerik ilgili uzman danışman tarafından izleyicilerimizi bilgilendirme amaçlı hazırlanmıştır. Kendinizin veya çocuğunuzun sağlığı ile ilgili her konuda, bir tıp doktoruna veya çocuk eğitimi ve psikolojisi alanında çalışan uzmanlara danışmanızı tavsiye ederiz.

İlgili Makaleler