Doğal Afetler Çocuklara Nasıl Anlatılmalı?
Deprem, sel, toprak kaymaları, çığ, fırtına, yangın gibi doğal afetler çocukları nasıl etkiler?
Deprem, yangın, sel ve kasırga gibi olaylar, yaşadığımız coğrafya gereği çeşitleriyle sık sık karşılaştığımız, kısa sürede meydana gelen ve etki alanları oldukça geniş olan doğal afetlerdir. Bu doğa olaylarından en çok etkilenen grupların başında ise çocuklar gelir. Yetişkin dünyasında somut gerekçeleri olan doğal afetler, çocukların zihninde karşılık bulmadığı için çok anlaşılamaz ve korkutucu olarak algılanabilir, tüm bu olaylara karşı çeşitli düşünce kalıpları geliştirebilirler.
Sağlıksız Düşünce Kalıpları
Bu düşünce kalıplarının başında, yaşanan doğal afetin kendi hayatlarını da etkileyebileceği korkusu gelmektedir. Okul öncesi yaş grubundaki çocuklarda, yer ve zaman kavramı henüz tam olarak oturmadığı için yaşadıkları bölgeden çok uzakta gerçekleşen bir doğal afetin kendilerine ulaşmasından ve sevdiklerinin zarar görmesinden korkarlar. Özellikle yaşanan afetin mağduru olmuş çocuklar, mevcut durumdan ötürü kendilerini suçlu hissedebilirler, yeterince uslu bir çocuk olmadıkları için bu felaketin yaşandığını düşünebilirler. “Kehanet tarzında düşünme” olarak adlandırılan bir diğer düşünce kalıbında ise çocuklar, birbiriyle alakası olmayan iki durum arasında bağlantı kurarak yine yaşanan afetin sorumluluğunu taşıyabilirler. Örneğin, “bu ağacın dalına dokunsaydım deprem olmazdı” gibi birbirinden bağımsız iki durumu ilişkilendirme yoluyla, yaşanan travmayı somut bir temele oturtmaya çalışabilirler ve işlevsel olmayan düşünce kalıpları kısır döngü şeklinde devam edebilir.
Muhtemel Belirtiler
Yukarıda anlatılan düşünme stilleri, birbirinden farklı sonuçlar doğurabilir. Bu tür durumlarda, çocukların sebebi açıklanamayan korku ve kaygılar geliştirmesi olasıdır. Okul öncesi yaş grubunda ebeveyne aşırı bağlılık ortaya çıkabilir, çocuklar ebeveynlerinden ayrı yatmak istemeyebilir, okula gitmek konusunda direnç gösterebilirler. Erken yaş grubundaki çocuklar dil gelişimlerini henüz tamamlamadıkları için yaşadıkları kaygıyı ifade etmekte güçlük çekebilirler. Bunun neticesinde, altını ıslatma, gece kâbusları ve uykuya dalmada güçlük yaşanabilir. Mevcut beceri ve kabiliyetlerde gerileme ve bulunan gelişimsel düzeyin altında davranma gibi belirtiler gözlemlenebilir. Normalde kendi odalarında tek başına yatabilmeye alışmış çocuklar bu dönemde uyku saati gelince annelerini ya da babalarını yanlarında isteyebilirler. Öncesinde evlerinde bir odada tek başına oyun oynayabiliyorken bir büyüğünün yanında olmayı tercih edebilirler. Annelerine ve babalarına düşkünlükleri artabilir ve onları kaybetme korkusu yaşayabilirler. Yanlarında güvenilir bir yakınları olsa bile anneleri ve babaları olmadan başka bir yere gitmeyi ya da kendi evlerinde kalmayı reddedebilirler.
Öneriler
Bu gibi durumlarda, çocuğun ebeveynlerinden ayrılmaması sağlanmalı, güvenli bir bölgeye tahliye edilmek gibi bir durum gerekse dahi, ebeveynlerin çocukla birlikte olmasına özen gösterilmelidir. Buna ek olarak, çocukların günlük rutinleri imkânlar ölçüsünde korunmalıdır. Örneğin, okula giden bir çocuk için bunun devamlılığının gözetilmesi gerekmektedir, yaşanılan afete rağmen hayatın devam ediyor olduğu mesajı verilmelidir. Bu mesaj, çocuğun güvensiz hissettiği ortamdayken yeniden güven duygusuna kavuşmasına yardımcı olur.
Yukarıda anlatılan diğer belirtiler ilk zamanlarda normal karşılanmalı ve çocukların üstüne gidilmemelidir. Afetin mağduru olmayan çocukları rahatlatmak adına; bu durumun çocuğun ve ailenin yaşamını tehdit eden bir unsur olmadığını söyleyip korkuları hakkında konuşmaları için sıcak ve samimi bir üslup ile teşvik edilmelidir. Kendini ifade etmekte zorluk çeken çocuklar için ise duygularını yansıtmak anlamında resim çizme, kukla oynatma gibi sanatsal etkinliklere başvurulabilir.
Çocuklar, yaşları ne kadar küçük olursa olsun ebeveynlerini seyrederek onların yüzlerindeki korku ve kaygıyı hissedebilirler. O nedenle çocuklardan bazı şeyleri saklamak yerine mevcut durum hakkında konuşmak ve onları aydınlatmak daha faydalı olacaktır. Anne-babaların doğal afetlerle ilgili iyimserliklerini korumakla birlikte gerçekçi bir tutumda olması ve çocuklarına doğru bilgiler vermesi çok önemlidir.
Olaya dair çok fazla görsele maruz kalmak (televizyon haberi, fotoğraf vb.) hem yetişkinleri hem de çocukları olumsuz etkiler. Bunların tekrar tekrar seyredilmesi, çocukların zihnine kazınmasına ve farklı senaryolar oluşturmalarına neden olur. Bu sebeple çocukların bu görsellere maruz kalması konusunda çok dikkatli ve hassas olunmalıdır.
Doğal afetin mağduru olmamış fakat haberdar olduğu için kaygı duyan çocuklara, mevcut durumu anlatırken sanki başlarına asla böyle bir olay gelmeyecekmiş gibi anlatmak bir yanılgıya sebep olabilir. Aksine, doğal afetler konusunda farkındalık yaratmak ve tedbirli olmak, çevre bilinci geliştirmelerine yardımcı olacaktır.
Bahsi geçen bilinci oluşturmak adına bir takım hazırlıklar yaş düzeyine uygun şekilde oyunlaştırılarak yapılabilir. Örneğin; doğal afetlerin oluşum şekilleri ve nedenleri, bu afetlere karşı alınabilecek tedbirler, acil durumlarda aranması gereken numaralar, aile için deprem çantası ve acil eylem planı hazırlama, çadır kurmayı ve el lambası kullanmayı öğrenme gibi etkinlikler, çocukların zihinsel hazır bulunuşluklarına da katkı sağlayacaktır.
Prof. Dr. Sefa Bulut
İbn Haldun Üniversitesi
Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Programı