Erken Çocukluk Dönemi Geleceği Belirliyor

Erken Çocukluk Dönemi Geleceği Belirliyor

Bir bireyin tüm yaşamını, tercihlerini, diğerleri ile kurduğu ilişkileri aslında erken çocukluk dönemi olarak adlandırdığımız gelişimsel dönem içerisinde çocuk-anne ilişkisi ile alakalandırmak yanlış olmayacaktır.

Yegan Sasık Özcan

Yegan Sasık Özcan

Anne ve baba adaylarının, sağlıklı bireyler yetiştirebilmelerinin ön koşulu aslında bu yola çıkmayı yürekten istiyor olmaları.

Bir bireyin tüm yaşamını, tercihlerini, diğerleri ile kurduğu ilişkileri aslında erken çocukluk dönemi olarak adlandırdığımız gelişimsel dönem içerisinde çocuk-anne ilişkisi ile alakalandırmak yanlış olmayacaktır. Çünkü bu dönem içerisinde, hayata gözlerini yeni açmış olan bebek, çocuk olma aşamasına giden yolda ilk ilişkisel deneyimlerini kendisine bakım veren, ilk teması yaşadığı (Meme emme) anneden edinmektedir.


Öncelikle bilinmesi gereken, yenidoğanın 4 ile 6 aya kadar anne memesinin kendisine aitmiş algısına sahip olduğudur, bu normal bir süreçtir. Çünkü bu aşamada yenidoğan için ‘Öteki’ (Kendisi dışındakiler) yoktur, sadece ‘Ben’ vardır. Gelişimsel bir aşama olarak 6 ay itibarıyla bu algı değişecek ve yenidoğan, anne memesinin dışsal bir nesne olduğunun bilincine varacaktır. Tabii ki bu gelişimsel aşamanın sağlıklı olarak ilerlemesi annenin sergilediği tutum ile doğru orantılıdır.


Süt vermek, biyolojik bir düzlem dışında psişik bir düzlemde de yer almaktadır aslında. Tüm anneler tarafından, bebeğe sadece biyolojik beslenmenin yetmeyeceği bilinmelidir. Yani anne, fizyolojik olarak bedeninin emzirmeye müsaade ettiği müddetçe, bu ilişkiden haz almalı, yürekten isteyerek gerçekleştirmelidir eylemini. Yani annenin çocuğu nasıl beslediğidir önemli olan; ihtiyaca yönelik mi, huşu içinde mi?


Genel olarak 1-2 yaşlarına kadar devam eden emzirme süreci, bebeğin kendisi dışındaki ile kurduğu ilk ilişkidir. Süreç içi tutumun önemi ne kadar büyük ise sürecin sonlandırılma şekli de bir o kadar önem teşkil etmektedir. Kurulan ilk ilişkinin sonlandırılma hali aslında konulan ilk sınırdır ve daha önce de sözünü ettiğimiz gibi ileriki dönem kişiler arası ilişkilerini büyük ölçüde etkileyici niteliğe sahiptir.


Memeden kesilme kendiliğinden gerçekleşmiyor ise, ürkütücü yöntemler kullanılmamalı (Kahve veya acı sürmek gibi) ve süreç aniden sonlandırılmamalıdır. Bebeğin ilk ilişki kurduğu nesneden ayrışımı kademeli olarak ( çocuk doktorunuz veya danışmakta olduğunuz çocuk ruh sağlığı uzmanları ile en uygun yolu keşfiniz mümkün olacaktır) gerçekleştirilmelidir.


Unutulmamalıdır ki, çocuklar için olumlu ya da olumsuz her türlü ani gelişim travmatiktir. Dolayısıyla her türlü konuya dair, bebeğinizi etkileyici nitelikte olan değişimler aşamalar halinde aktarılmalı, düzen ona göre oluşturulmalıdır.


Memeden kesilme, tuvalet eğitimi, taşınmalar, anne ve/veya babanın eve geliş saatlerindeki değişiklikler veya çocuğun farkına varabileceği yaşta yakın çevrede yaşanan ölüm ve/veya fark edilir rahatsızlıklar örnek olarak gösterilebilir. Önemle altı çizilmelidir ki, travma ne kadar erken ise hasarı da o kadar zor giderilir. Bu demek değildir ki, değişimlerden bebekleri-çocukları habersiz kılmalıyız, aksine yaşam değişimlerden ibaret olduğuna göre, değişimler mutlaka bebeğe-çocuğa yansıtılmalıdır. Fakat izlenilen yolda ebeveynin bilinçli davranmasının gerekliliği göz ardı edilmemelidir. Bebek ay be ay büyüdükçe talepleri de artacaktır. Doğum itibarıyla da sergilenmesi gereken kapsayıcı anne tutumunun öneminin altı artık daha kalın çizgiler ile çizilmektedir.


Kapsayıcı anne derken kastedilen nedir?


Kapsayıcı anne, çocuğun dürtülerini ve çocuğun dürtüsel dünyasını karşılayan annedir. Aynı zamanda çocuğun yıkıcı dürtülerini de yansıtabileceği anne.

Bundan kasıt, anne çocuğun yıkıcı dürtülerinin (Isırmak, bağırmak, şiddetle ağlamak…) tahammül edilebilir olduğunu yansıtabilmelidir. Yani çocuğun bu gibi tepkileri karşısında anne yıkılmadan durmalıdır. Agresif çocuk, kaygılı çocuktur. Agresif davranışlar ile karşılaşan anne babaların aklına ilk olarak davranışa neden olabilecek, endişe yaratan bir durum olup olmadığı sorusu gelmelidir. Çocuğun agresif davranmasına olan eğiliminin sebebi, empati ve merhametin dönem dolayısı ile oluşmamasıdır. Dürtüyü tamamen bastırmak sağlıklı değildir. Dürtülerin tamamen bastırılması sonucunda pasif kişilik yapılanmaları oluşur. Sağlıklı olan, dürtünün/enerjinin toplum tarafından daha kabul gören aktivitelere yönlendirilmesidir; bunlar sanatsal çalışmalar, oyun, spor gibi alanlar olarak özetlenebilir.


Tuvalet eğitimi verilirken nasıl bir yol izlenmelidir?


Memeden kesilme, tuvalet eğitiminin başlangıcı gibi süreçler sayesinde çocuk kurallar ile tanışmakta ve kendince bir takım ayrıcalıklarını kaybetmektedir. Bu dönemin sağlıklı atlatılması, çocuğun anneye bağımlı değil bağlı olmasını sağlayacaktır. Unutulmamalıdır ki bağımlılık, ötekine ve kişinin kendisine karşı yoğun öfke duyulmasına sebep olan bir duygulanımdır. Çünkü mutlak ayrılığın (Ölümün) farkında olan tek canlı insanoğludur. Bu da, kişi eğer ki ötekine karşı bağımlılık geliştirdi ise yıkıcı bir öfkeye sahip olunmasına sebep oluşturur. Çocuğun fizyolojik gelişimi, tuvalet eğitimine yaklaşık olarak 18. ay itibarıyla uygun olmaktadır. Kaslar bu aylar itibari ile gerekli kuvvete ulaşır.


Tuvalet eğitimi tamamen çocuğun elinde olmalıdır. Çünkü tuvalet bir kontrol savaşıdır. Anne uygun olmayan süreç içerisinde direttikçe, çocuk da diretir. Çocuk dışkıyı anneye karşı hem bir silah hem de bir hediye olarak kullanabilir (Annenin istediği yerde yapmak veya yapmamak gibi.) Dolayısıyla çocuk bazlı bir eğitim olması şarttır. (Fiziksel ve duygusal hazır oluşu adına.) Anne ile kurulan güvenli ilişki, çocuklarda zarar görme endişesinin oluşumunu ortadan kaldıracaktır. Böylece kurduğu ilk ilişkiden zarar görmemiş, içerisinin güven verici olduğu bilincini edinen çocuk, dış dünyadan korkmadan ilişkisel süreçlere dahil olabilecek ruhsal mertebeye ulaşacaktır.


Kapsayıcı olma hali, çocuğun içinde olduğu durumu düşleme ve ihtiyacını karşılama olarak da özetlenebilir. Fakat önemli olan, çocuğun öncelikle talep etmesine olanak tanımaktır. Sürekli çocuk için düşünen ve çocuk talep etmeden doyuran anne tutumu karşısında, çocuk düşünemez hale gelecektir. “Düşünce yokluktan doğar.” der Bion. Önce nesneler (İhtiyaçlar) yok olacak ki, düşünme gerçekleşsin. Sürekli doyurulan çocuklar düşünemez ve yokluğa, hazza ulaşamamaya tahammül edemezler. Bu konumda olmaya yönlendirilen çocuklar ne yazık ki günümüzde ‘Sınırsız çocuklar’ olarak tanım bulmakta, etiketlenmektedirler.


Erken dönem olarak adlandırdığımız bu ilk yıllar içerisinde, görüldüğü üzere ebeveyn tutumunun önemi büyüktür. Yeni çocuk sahibi olmuş tüm anne ve babalara bu zorlu ama bir o kadarda keyifli yolculukları süresince mutluluklar dilerim.


Önemli Hatırlatma

Bu içerik ilgili uzman danışman tarafından izleyicilerimizi bilgilendirme amaçlı hazırlanmıştır. Kendinizin veya çocuğunuzun sağlığı ile ilgili her konuda, bir tıp doktoruna veya çocuk eğitimi ve psikolojisi alanında çalışan uzmanlara danışmanızı tavsiye ederiz.

İlgili Makaleler